1. Anasayfa
  2. Biyografi
  3. Fotoğraf Albümü
  4. Haberler
  5. Sakarya
  6. İletişim

ATATÜRK'ÜN HAYATI

Mustafa Kemal Atatürk,1881(Rumi 1296) yılında Selanik'te Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesi'nde bugün müze olan üç katlı bir evde dünyaya geldi. Babası o sırada kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi, Kızıl Hafız Ahmet Efendi; anne tarafından dedesi ise, Sofu-zade (Sofi-zade) Feyzullah Efendi'dir.

ÖĞRENİM HAYATI

Küçük Mustafa, Haziran 1887'de başladığı ilk öğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde devam etti; fakat çok geçmeden babasının isteği ile Selanik'te çağdaş eğitim yapan Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti ve ilkokulu burada bitirdi. Küçük Mustafa, bu okulda okurken babası öldü. 1894 yılının Temmuz-Ağustos aylarında kendi kararı ile Askerî Rüştiye'ye müracaat ederek öğrenimine burada devam etti. Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, genç öğrencisinin yetenekleri ve zekâsı karşısında sınıftaki diğer Mustafa'larla aralarındaki farkı belirtmek üzere öğrencisinin adının sonuna "Kemal" ismini ilâve etti. Artık genç öğrenci Mustafa Kemal olmuştu. Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini bitirdikten sonra 13 Mart 1896'da Manastır Askerî İdadisine girdi. Genç Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisini de başarı ile bitirerek 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da Harp Okulu'na girdi. 3 senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden sonra 10 Şubat 1902'de bu okulu Teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine Harp Akademisinde devam etti.1903 yılında Üsteğmen olmuştu.11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisinden mezun oldu.

ATATÜRK'ÜN ESNAF VE SANATKARLAR HAKKINDA DÜŞÜNDÜKLERİ

Mustafa Kemal Atatürk Ulusal Kurtuluş Savaşından sonraki savaşın iktisadi alanda verileceğini düşündüğünden iktisada büyük önem vermiştir. Mustafa Kemal’in iktisada verdiği önemi İnönü de teyit etmekte ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin uyguladığı iktisat politikalarının Atatürk’ün görüşleri doğrultusunda gerçekleştiğini açıklamaktadır.

Mustafa Kemal iktisadı, özgürlük ve bağımsızlığın temelinde görmektedir. Bunu birçok konuşmasında dile getirdiği görülebilir. Ona göre: “İstiklalin en önemli temeli iktisadiyattır.” Mustafa Kemal, Celal Bayar’ın 12.09.1932 tarihinde iktisat vekaletine getirilmesi üzerine Celal Bayar’a gönderdiği mektupta ise; “Bütün dünyada olduğu gibi memleketimizde de en başta bulunan mühim işimiz iktisat işidir.”9 diyerek iktisada verdiği önemi vurgulamaktadır.

Mustafa Kemal İzmir İktisat Kongresi’ndeki konuşmasında “Bence bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselmesiyle, düş-künlüğüyle alakadar olan en mühim amil, milletin iktisadiyatıdır. Türk tarihi tetkik olunursa birçok sebeplerin başında bütün yükselme ve çöküş sebebinin iktisat meselesinden başka şey olmadığı anlaşılır.” demek suretiyle iktisadın geçmişten geleceğe her zaman devletin bekası için önemli olduğunu ifade etmiştir.

Mustafa Kemal milli mücadele döneminde büyük yararlılıklar gösteren ve iktisadi hayatın önemli bir unsuru olan esnaf ve sanatkara birçok konuşmasında yer vermiştir. Mustafa Kemal’e göre esnaf ve sanatkar toplumun önemli bir parçasıdır. Bu nedenle onların durumlarının, geleceklerinin ve çıkarlarının korunması devletin görevidir.

Mustafa Kemal’in Adana’da 16 Mart 1923 tarihinde yaptığı konuşma ise esnaf ve sanatkar hakkındaki görüşlerini anlattığı en önemli metinlerden biridir. Türk Ocağı’nda düzenlenen Esnaf Cemiyeti’nin çayında İdare Heyeti Başkanı Ahmet Remzi’nin (Yüregir) konuşması üzerine Mustafa Kemal şunları söylemiştir:

"Bir milleti yaşatmak için birtakım temeller lazımdır ve bilirsiniz ki, bu temellerin en önemlilerinden biri sanattır. Bir
millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata sahip olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve hasta bir kimse gibidir. Hatta kastettiğim manayı bu söz de ifadeye yeterli değildir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur. Yalnız şunu söyleyeyim ki, milletlere yalnız sanatkar yetiştirmek yeterli değildir. İnsanlar tek başına çalışırlarsa başarılı olamazlar. Çünkü Allah insanları yaratırken onlara öyle bir ihtiyaç vermiştir ki, her insan hem- cinsi insanlarla çalışmağa mecbur ve mahkûmdur. Bu ortaklık faaliyeti adeta bir ilahi ihtiyaç olunca, maksatları birleştirmenin nasıl mecburiyet olduğunu kolayca anlarız. İlk gerçek olarak anlarız ki, herhangi bir sanatta güvenle ilerleme arzu edilirse aynı meslek ve sanatta bulunan insanların dayanışma altına girmesi lazımdır. Sizlerin bir yıl önce kendi sanatlarınız dahilinde birer şekil aldığınızı işitmek ve kurduğunuz cemiyetle bu şekillerin böyle umumi bir bütün meydana getirdiğini görmek, benim için en ciddi ve en şerefli bir bahtiyarlıktır.’’
 

Bu konuşmasında Mustafa Kemal bir ülke için sanat ve sanatkarın önemini ifade ederken onların örgütlenmelerinin gerekliliğine de vurgu yapmaktadır. Esnaf ve sanatkar tarihi açısından 1920’lerden
1930’lu yılların sonuna kadar devam eden süreç esnaf ve sanatkarın örgütlenmesi sürecidir. Bu örgütlenme milliyetçi bir nitelik taşımaktadır. Atatürk’ün aynı konuşmasının devamında belirttiği hususlar bu açıdan önemlidir:

‘‘Artık tarihe karışan Osmanlı hükumeti, yazık ki asırlarca yanlış bir zihniyet sahibi oldu. Çünkü onlar sanatı ve sanatkarları kendi milletlerinden yetişmiş görmekten zevk almazlardı. (…) Onların bakışında sanatkarların gayri müslimden olması tercih edilirdi. Onlar sanattaki hayat kaynaklarını başka milletlerin elinde bulundurmanın zararlarını göremiyorlardı. Sanatın önemini takdir etmeli ve bu takdirin bugününün gereklerine göre, lazım gelen araçlara yönelmekle olacağını anlamalıyız. Sizler ki çok çalışıyorsunuz. Çok çalışanlar o oranda havaya, sakinliğe, dinlenmeye muhtaçtırlar Atatürk’ün esnafa ve sanatkara verdiği önemin bir nedeni de esnaf ve sanatkarı ülkenin tam bağımsızlığını sağlayacak milli gücün bir unsuru olarak görmesindendir. Mustafa Kemal Konya Askeri Nalbant Okulu’nda yaptığı konuşmada bu durumu şöyle ifade etmektedir: " Memleketimizin feyyaz (verimli) topraklarından namütenahi (sonsuz) fezailinden (faziletler), mütenevvi (çeşit çeşit) ve zengin menaibinden (kaynaklarından) kimseye muhtaç olmaksızın hakkıyla istifade ede- bilmek için ve binaenaleyh milletimizi mesut ve müreffeh, ordumuzu tamamen ihtiyaçtan müstağni (bağımsız) ve kavi (sağlam) yaşatabilmek için sanat elzemdir.”

Sonuç olarak, Mustafa Kemal’in tam bağımsızlığın ancak iktisada gereken önemin verilmesiyle gerçekleşeceğini düşündüğü çok açık bir şekilde görülmektedir. Ona göre, küçük esnaf ve sanatkar ise ülkenin bağımsızlığında ve refahında büyük katkısı bulunan halkın nüvesini oluşturan bir kesimdir. Bu nedenle, Mustafa Kemal’in Cumhuriyet kurulurken esnaf ve sanatkarın milli unsurlardan teşkil edilmesi gerekliliğini görerek, esnaf ve sanatkarın örgütlenmesini teşvik ettiği anlaşılmaktadır.

VEFATI

Büyük Önder, kurtuluştan sonra memleketi baştan başa dolaşarak halka inkılâpların ve yeni Türk Devleti'nin ideolojisini anlattı. 1934 senesinde Meclis, özel bir kanunla kendisine "ATATÜRK" soyadını verdi. Son senelerinde bitmeyen bir heyecanla Hatay'ın ana vatana ilhakına çalıştı. Kendisinde mevcut karaciğer kifayetsizliği zamanla ağırlaştı; son günlerini hasta ve rahatsız olarak geçirdi. 10 Kasım 1938 perşembe günü saat dokuzu beş geçe Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini kapadı. Ölümü bütün dünyada derin akisler yaptı ve büyük üzüntü yarattı.

Atatürk'ün na'şı, tahnit edilerek Dolmabahçe Sarayı salonunda özel bir katafalka yerleştirildi. Türk bayrağına sarılı ve başında silâh arkadaşlarının nöbet tuttuğu mukaddes tabut, üç gün müddetle milletin ziyaretine bırakıldı. Na'şı, bilâhare 20 Kasım'da Ankara'ya getirildi. 21 Kasım'da büyük törenle Etnoğrafya Müzesi'ndeki geçici kabrine kondu. Cenaze törenine bütün dünya devletleri özel temsilciler gönderdi. Çanakkale'de ve diğer muharebelerde ona karşı savaşmış yabancı generaller törende bilhassa dikkati çekiyordu.10 Kasım 1953'te na'şı, Etnografya Müzesinden alınarak muhteşem bir törenle Anıtkabir'e nakledildi.

 

 

2011 - Hasanalisan.com